21.05.2011

Şiiri Örseleyen İmgeler

Bazı şiirler vardır ki; dizelerinde barındırdığı tasvir gereçlerinin altında ezilir, okuruna vermek istediği masum duygular. Okur, duygulanmak yerine neredeyse bu imgelerle bombalanır; siperde ateşkesi bekleyen okura göre, rastgele açılan yaylım ateşinden başka bir anlam taşıyamaz imgenin ardında bıraktığı izler.

İmge; duyguları canlandırarak, okurun düşlediğinde dimağında yaşatabildiği birşeylere benzetip anlatmayı sağlar. Bilimsel olarak imge; (i) zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya; (ii) genel görünüş, izlenim, imaj; (iii) duyu organlarının dıştan algılandığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj. Duyularla alınan bir uyaran sözkonusu olmaksızın bilinçte beliren nesne, olaylar, hayal, imaj’dır. Bir şiirin okunası olması için, genelde duygu patlamasını yaratan; sadece derin sözcükleri barındırması değil, onları havaî fişeklere benzeten görselliği ve imgeleri olması gerekir. İmgelerle sağlanan derinlikse, yaşamın çelişkilerini başarılı bir örgü ile veren, çoğul olay veya fikirleri birbirine dokuyan bir kurgunun varlığından doğar, bir zekâ işidir. İmgelem, somutluğun devâsa boyutlarında bile şiirde patlayıcı etkisi yaratır. Küçük bir yüreğin de aslında ölçüsünü öngöremediğimiz ışık yılları kadar büyük çöküntü deliklerine düşebileceğinin uyarısını verebilir. Şiirler varolsun ki; olmayana ergi yöntemine izin verip, imgelerin masalsı enginliğinde dolaştırabiliyor dimağları, ayrıca gönüllerde bir yer bulma çabalarına da güzel bir ortam yaratıyor hep.

İmgenin dozu artırıldığında, duygulandırma gücü de aynı oranda artmaz; tam tersine, konudan uzaklaşmak, konuyu odağından şaşırtmak, daha geniş bir yelpazede algılanmasını sağlamak isterken sahanlığını sığlaştırmaktan öte faydası olmaz. Dizelerdeki imgelerin yoğunluğu, şiiri manilerden uzaklaştıran tek gereç olarak dikkati çeker her zaman.

İmgenin dozu azaltıldığında ise abartısız gelişen düşleme gereçleri /imgeler/ ile birlikte, didaktik olduğunun farkına varılmadan okunur bazı şiirler; bunlara açıkça “eğitmen şiir” diyebiliriz. Üstelik yalın imgelerle donatılmış dizeler, anlaşılır ve akıcıdırlar.

Okur, daha önce görmediği, başka yaşam alanlarında kullanılan somutlukları, nesne adlarını, ilgisiz kavram betimlemelerini aynı şiirde ardışık dizelerin içine sinmiş, perçinlenmiş olarak bulur. Bunları gören alçakgönüllü ve gelişme sürecini yaşayan sanat aşıkları; bu kadar çok sayıdaki çarpıcı imgenin bir araya gelişini önemserler; bazılarının da imrenmesiyle sonuçlanır böylesi imgelem cümbüşleri; özgün yollarından sapmalarıyla, şiir anlayışlarını bile değiştirmeleriyle sonuçlanabilir.

Buna yönelik bir örneği de, herhangi bir kent şiirinden çıkarabiliriz. Kent desenlerinin bezeli olduğu bir coğrafya, çoğu yaşamın içinde anlam kazandığı köşe bucakları barındırır. Kentin belli mihenk taşları olan semt adları, oraları ezber edenlerin acılarını, sevdâlarını taşır. Buluşma yerleri olarak da kullanılan bu mahâller, eğer şiir içinde yoğun olarak yer alıyorsa; kente yabancı kalan okurların bilemeyeceği yerel işlevleri nedeniyle, böylesi imgeler şiirin derinleşmesini ve yaygınlaşmasını kısıtlayabilir. Oysa genelleşen imgeler, sadece şiirin değil, bir yaşam olgusu olarak değer taşıyan bu kentin de ruhlardaki etkisini veya derinliğini artırır.

Bir dizede tam bir yapının /tümcenin/, özellikle imge içeren parçalarla birbirinden ayrılması; okuru, imgesel tamlamalara odaklar. Bundaki gizli amaçsa; şairinin imgesel buluşlarının öne çıkarılması olabilir ancak; uyaklardan veya akıcılıktan koparak, özgün bulgu becerisi sergilenmiş olur; şiirselliğin sadece derinlikten ibaret olduğu; felsefî makalelere öykündüğü, diğer kıstaslar için harcanması gereken emekten tasarruf edildiği gözlenir giderek.

Bir şiire egemen olan ağır imgeler, bazukalarını kuşanır ve bir mühimmatın caydırıcı gücünü hissettirmeye başlar şiirde. Ancak her şeyi kotaramazlar; geride kalan, bir levâzım erin taşıyacağı bir kâse özüt, heybesinde yoğuracağı tayın, yürekle savaşacak gücü derleyip toparlaması için kan gibi duygu hamurunu verecek kıvamdır, mayadır.

Şiirdeki imgenin, düşlere daldırma gücünü kullanarak, vermek istediği mesajından okurunu koparması sonucunu doğurmak; şiiri, kendi silâhı ile vurmak anlamına gelmez miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder